Mikser alırken nelere dikkat etmeli?

Vakti evvel, ülker çikolatalı gofret delisiydim, ne ara sade kek sever hale geldim bilmiyorum. Yaş aldıkça gara gara pasta, kek istemem diyen büyükler gibi mi oluyoruz ne (:

Portakallı ve limonlu keke bayılırım. Misafirliğe giderken de elim boş gitmesin diye ‘bir kek çırparım ben’ diyenlerdenim. Baklava alayım desen şeker bombası, kurabiye alayım desen margarin bombası, iyisini alayım desen cebi yakar. En emek kokulu, çevre dostu kektir benim gözümde, sevgimi bir de böyle anlatayım dediklerimden.

Sık sık kek çırparım, şekeri ve yumurtayı önce beyazlana kadar köpürtürüm, maharetliyim yaş pastamı, pandispanyamı kendim yaparım, pasta kreması benden sorulur derseniz ; doğru yerdesiniz 👻 Bugün size linkten öte, balık tutmayı öğretiyorum. Hele yanaşın çalışma masamın dibine. Beni dikkatlice dinleyin, yüksek watt vaddeden sinsi tüccarlara aldanıp paranızı heba etmeyin; bir alın, ömürlük kullanın.

Kaliteli mikser alırken, dört hassas noktaya dikkat etmeniz gerekecek. Teker teker açıklıyorum. Haydi buyurun, birlikte inceleyelim 🌟

1. Çift başlıklı çırpıcı; Eğer bir blender setiniz varsa tek tuşa basarak kek çırpmanın parmağı epey yorduğunu farkediyorsunuzdur, hem de vaktinizi fazlasıyla alıyordur. Evimde kekin kokusu eksik olmaz diyorsanız, çift başlıklı bir mikseriniz olsun. Maalesef blender setlerinin çırpıcıları genelde tek başlıklı oluyor ve bu da yumurtanın köpürme süresini uzatıyor, ayrıca uzun süre bir tuşa basarak keki çırpmak tam bir elzem. Tutma saplı ve hızı otamatik ayarlanmış bir çırpıcı, bir de hafifse eğer, ergonomik tutuşuyla işinizi kolaylaştırır (:

“iki yada üç kademe ayardan birini seçip, dakikalarca bir tuşa basıp köpürtme zahmetinden kurtulursunuz” kanıtlanmış resmî (;

2. Conta aparatlarına dikkat; şimdi nedir bu diyeceksiniz, haydi görsellerle konuyu destekleyelim. Çünkü! en püf noktası tam olarak burası.

çırpıcı tellerin takıldığı beyaz conta plastik bir aparattan oluşur.
çırpıcıların başlangıç noktaları da plastik.
beyaz conta ve contaya takılan uçların plastik olduğuna tekrar dikkat edelim.

Ana gövdede çırpıcı uçlarının takıldığı conta, tüm markalarda plastiktir. Fakat bazı mikser markalarında çırpıcının uç noktaları çelik oluyor.

mesela; farklı bir markaya ait şu çırpıcı uçlarına dikkat ederseniz, tamamının çelik olduğunu görebilirsiniz.

Maalesef bu da devir sırasında contayı daha kolay eritir(Tabi bu demek değildir ki, böyle çırpıcılar hemen bozulur.) Çünkü devir sırasında çelik daha çabuk ısınır, ısıyı daha hızlı iletir ve gücünden contayı daha kolay eritir. Contanın erimesiyle de temassızlıktan makinanız çalışmaz hale gelir, soluğu tamircide alırsınız. Tamirci de sadece contayı değiştirerek emeğinin karşılığını alır (: Makinanın uzun soluklu kullanılması için kendi mikserimde ayrıntılı gösterdiğim iki bölümünde plastik olmasına dikkat etmeniz gerekiyor. Ayrıca motorun çok ısınmadan yanmaması ve bozulmaması için de iki-üç dakikada bir nefes almasına, dinlenmesine de fırsat vermeniz gerekiyor. Çünkü motorun yanmasını tamirici de kurtaramıyor.

3. Düşük watt; Yüksek wattın gücü temsil ettiğini düşünüyor pek çok kişi fakat yanlış. Watt dakikada harcanan enerji miktarını gösterir. Watt ne kadar düşükse elektrik o kadar az harcanmış olur. Mesela; benim kullandığım modelin wattı 300 ve 3 dkda şeker, yumurta bembeyaz olur. Düşük wattlı kitchenaid mutfak şefleri 1 kg hamuru nasıl yoğuruyor dersiniz? Yüksek wattlı olduğu için mi? Hayır! Hayır! Düşük wattıyla şeflerin mutfağında, güçlü bir dev gibi tezgahta yıllarca durur. Bu sebeple güç vadeden yüksek wattlı markalar sizi yanıltmasın lütfen.

4. Havalandırma bölümü:mikserin arka kısmında; ısınmayı azaltacak, motorun yanmasını engelleyecek bir hava boşluğu bölümü olmalı. Almak istediğiniz miskerde bu bölümün olup olmadığına mutlaka dikkat edin. Ve tabi bir süre kullanımdan sonra makinaya nefes aldırmayı ihmal etmeyin.(Et-tekrârü ahsen velev kâne yüz seksen 🥲)

Dört önemli ayrıntıya dikkat ederek aldığınız herhangi bir markadan memnun olmanızı diliyor ve bir duanızı almak istiyorum. Bilgi paylaştıkça kıymet kazanıyor. Ayrıca lütfen bilgi emeğine saygı göstermek adına; yazı içeriğini kaynak belirtmeden başka bir yerde paylaşmanıza veya kendi sitenizde bir iki cümlesini değiştirerek yayınlamanıza rıza göstermiyorum. Bu konuda hassas davrandığımı kamuoyunu bildiriyor, aksi halde hak ihlali yaptığınızı tekrar hatırlatmak istiyorum. Saygılar efenim.

Kötü hava mı, soğuk hava mı?

Kendinizi hangisini daha sık söylerken bulursunuz? Perdeyi aralayınca aklınıza ilk ne geliyor kış sabahlarında? Kötü havanın geçmişi çağrıştırdığı aşikar, bunu inkar edemem. Büyüklerin sobalarla ısındığı, ağır yün yorganlarla sabaha uyandıkları, balkonun, bahçenin, çatının karını kürüdükleri, ibrikte ısıttıkları sularla banyolarını yaptıkları bir dönemi pek çoğumuz geride bıraktık sanırım. Köy yaşamında veya şehirde hala bu süreci yaşayan yiğitler de var. Isının kaloriferden geldiği bir evde yaşıyor veya sobayla uğraşırken hava soğuk/yağmurlu diye kendinizi eve hapsediyorsanız, yanınızdaki bebeği/çocuğu eve kilitliyorsanız bu yazı tam size göre. ee doğru kıyafetle hergün ya da günaşırı eşikten ilk adımı atmaya ne dersiniz?

Zeytingöz yaz bebeğiydi.Haziran sıcağında, İstanbul’un nemiyle kapatılmış pencereler içinde onu bir odaya hapsetmiş bir anneydim ben de. İsiliklere boğulunca aydınlandım biraz. Beyin göçüyle uçağa bindiğimizde dört aylık kıpır kıpır haliyle onu battaniye sarıp Berlin’e getirip, süt kesiği kusmuklara da boğan bendim (: Doğumdan kısa bir süre sonra keşfettiğim yürüyüşlerle hem rahatladığımı hem rahatladığını farkedince çoğunlukla bebek arabasıyla bazen kanguruyla bize bağrını açan beton ormanlarına, sonrasında ağaçların derinliklerine bırakırdım bizi. Gündüz gözüne uyku girmeyen miniğim böylece dışarıda, soğukta misler gibi uyurdu, uykusuzluktan göz altlarına yerleşen siyahlık uzaklaşırdı. Ona sağlığı, yürüyüşü, gün ışımadan uyanmayı, geceye saygı gösterip erken uyumayı, namazı dosdoğru ve devamlı kılmayı miras bırakmak isterim. (Birini yazınca diğerlerini yazmadan edemedim :p)

Soğuk, yağmur, çamur, ılık, sıcak, gri bulutlu demeden temiz havayı, dinginleşmeyi, sakinleşmeyi, yürüyerek yavaşlamayı hissetsin istiyorum, isteğimin gerçekleşmesi için önce bunu kendim yaşarak göstermeli, yaşarken yanıma onu da yolcu etmeliyim.

Gelelim soğuk havada bebeğimizi/çocuğumuzu dışarıya nasıl çıkaralım?

Aşağıda size kendimden ve çevremde gördüğüm ailelerden pek çok örnek verdim. Umuyorum bu örnekler size okurken keyif ve ilham verir 🌹

👶 0-6 aylık bebekler için havuz tipli bebek arabalarını kullanmanız. Şurada sebeplerini uzun uzun anlatmıştım. Eee siz benim gibi bebeği battaniye sarıp sakın yola çıkmayın. Ayına uygun ayaklı/ayaksız kar tulumu giydirebilirsiniz.

Yine yürüme dönemine geçmemiş bebekler için kanguru/bebek arabası kullanabilirsiniz. Kangurunun ergonomik olmasına dikkat etmeyi unutmayın 🙈 Yine kanguruda üşümemesi için ayaksız kar/kayak tulumu tercih etmeniz gerekiyor. Ayaklı kar/kayak tulumlar kanguru için uygun değildir! Ayaksız kar/kayak tulumu içinde ayağını sıcak tutmak için patik botları tercih edebilirsiniz. Bıdığa batik bot giydirmeden önce üç kat çorap da giydirsem süt kesiği kusmukları kesilmemişti 🙂 Tabi kanguru örtüsü de gerekli ama belki şal da iş görür. Kanguru için ebeveyn montları da var. Yani var oğlu var 😎 Şu zamanda ebeveyn olmak da zor ama imkanlar da çeşit çeşit, hamd olsun.

Bebek arabası için bebek arabası tulumu tavsiye ederim, battaniye de aynı işlevi elbette görebilir ama burada sıfıra yakın sıcaklıktan bahsettiğim için araba tulumu daha sıcak ve konforlu. Sıcaklığın sıfırın altına düştüğü günlerde bebek arabasında hareketsiz duran bebeği kar tulumu sıcak tutması için yeterli gelmiyor maalesef. Uyuyacağı muhtemelen seçenekler arasında olduğu için, soğuk geçirmez örtü bebeğe iyi gelecek, soğukta temiz bir uyku almasına olanak sağlayacaktır. *Ben bu tarz ürünleri(kanguru, bebek arabası, bebek arabası tulumu gibi) ikinciel sitelerden temin etmiştim.

Yürüme çağında olan bebek ve çocuklar için iki önerim var.

İlki henüz hareketliliği çevikleşmemiş çocuklar için yine kar/kayak tulumu seçeneği. Eğer oyun alanı/park gibi yerlerde tırmanma, merdiven çıkma gibi hareketleri yoğun dönemindeyse kar/kayak tulumu, kısa monta göre hareketini bir nebze kısıtlayacaktır. Onun yerine oyunalanı/parkta kısa mont tercih edebilirsiniz.

Kar/kayak tulumu; soğuk havalarda bacakları ve vücudu sıcak tutar. Yürüyüşlerde, gezilerde, seyahatlerde ve kar oyunlarında iyi bir seçenek. Dış kumaşı su geçirmez. Suda karda rahatça oynayabilir.

Mesela oyun alanında daha dik bir merdivenden en tepeye çıktığında zeminde ayağa kalkarken zorlanıyor ve dengesini iyi sağlayamazsa arkaya düşer hale geliyor. Bu sebeple ben bu tehlikeyi farkettikten sonra üç beden büyük kısa montu da temin ettim. Seneye ve ondan sonraki sene de giysin diye.

Tuvalet dönemine geçmiş çocuklara, dışarıda kar tulumun biraz daha meşaketli olduğunu da hatırlatayım. Şuan için bu durum bizi çok yormuyor tabi. Dört yaş sonrası için çekilmez hale gelebilir, zaten hareketliliği daha çok arttığı için vücûd kendi ısısını kendi üretir, pek gerek de kalmaz 😉 Yine diğer seçenek sadece pantolon şeklinde kayak giysileri de tercih edilebilir.

Diğer seçeneğimiz kısa mont; bu da kendi içinde ikiye ayrılıyor; Polyester şişme mont yada dokusu biraz farklı su tutmaz montlar. Benim önceliğim görünüşten ziyade kullanışlılık. Geçen sene ve bu dönemin başında giydiği şu mont kısa ömürlüymüş meğer.

Su geçirmiyor fakat su lekesi çok belli oluyor. Kolu manşettiz olduğu için büyük alıp bilekten kıvırma olanağı sağlamıyor.(bu tarz montların bilekten manşetli olanları da var tabi.) Tırmanna, düşme durumunda naylon kumaşı yırtılabilir. Şey avm montu gibi birşey benim gözümde yada gezmelik (:

Daha sıcak tutan, su izi belli olmayan, silinmeye müsait şu kısa montları tavsiye ediyorum.

Su ve rüzgar geçirmez yapıda bu montlar çok kullanışlı. (Tabi karda, suda keyfince oynaması için yağmur tulumu da gerekli.) Kirlenmeye ve suya karşı birebir. Yağmur tulumu da her yıl kıyafet alır gibi değiştirilen bir şey değil. Bir tulumu 2-3yıl giyebilir.

Oğlum üzerinden örnek verecek olursam; iki buçuk yaşında, boyu 91cm sanırım. 98 beden giyiyor yağmur tulumunu geçen yıldan beri, boyu uzatıkça tulumu da uzatabiliyorsunuz. Ayak kısmındaki lastiği de botun ya da çizmenin üzerine geçirince su ya da kumdan korunmuş oluyor.

Mont ve kar tulumunu anlattıktan sonra şimdi sıra içlikte. Bebekliğinden itibaren külotlu çorap olmazsa olmazlardan bizim için. Külotlu çoraba geçmeden önce pamuklu tayt denedim içlik olarak ama malesef bacaklarını sıcak tutamadım. Artık külotlu çorapsız çıkmıyor soğuk havalarda.

🧣 Atkı yerine boru atkı daha pratik. Bağrı sıcak tutuyor. Çok soğuk olursa hem boynunu hem kulaklarını boru atkıyla kapatıyorum. Atkının açılma durumu da var, boyunluk da bu durum ortadan kalkıyor. 2.5yaş öncesi için; 24x23cm boyutu ideal. 2.5yaş sonrası için; 35x50cm

❄️ Ilık bahar soğuğunda pamuklu şapka, kışın örgü şapkayı çok severiz biz (:

🥾 Kıyafet doğru fakat ayakkabı yanlışsa maalesef çocuk yine ısınamıyor. Yağmurlu havalar için çizme gerekli. Keyfince cıpcıplasın çocuk. Çizmenin hafif olması önemli. İçitüylü çizmeler de var tabi. Bazısının tüyü çıkarılıp geri takılabiliyor. Ben sadece bahar geçişlerinde, ılık yağmurlu günlerde giydiriyorum.

Decathlon
Decathlon çizmeleri tam f/p ürünü

Kışı ise su geçirmez kar botuyla keyfimizce yaşıyoruz. Botun dışı kadar iç kumaşı da bir o kadar önemli. Yünlü/suni keçeli veya tüylü kumaş bizim en memnun kaldıklarımızdan. Bir önceki içi polarlı botu su geçirmez olsa da maalesef hiç sıcak tutmuyordu. Çift kat çorap da giyse ısınmıyordu. Ayak sıcak olmayınca bacaklarda soğuk oluyor, çocuk ısınamıyor. Aynı zamanda cırt cırtlı olması çocuğun özerkliğini kolaylaştırıyor, kendi kolayca giyebiliyor, özgüveni gelişiyor. Bileği sıkıca sarması da yürüyüşü destekliyor. Zaten ön kısmı geniş ve yuvarlak, topuk ve bilek kısmı sıkı ayakkabılar daha konforlu. Ayağın ayakkabının içinde uzun kaldığı günlerde; içi tüylü yağmur çizmelerinden ziyade bu şekilde botların tercih edilmesi ayak ve vücut sağlığı için daha önemli.

Elefanten Deichmann
botun içinin böyle yünlü/suni keçeli olmalı, diğer seçenek tüylü olmalı.

Son olarak bizim gibi henüz adımlamadığınız bir şehri yürüyerek geziyor ya da günlük işleri yürüyerek hallediyorsanız bebek arabası kurtarıcı oluyor. Bunun için yağmuru, rüzgarı ve soğuğu kesmesi için bebek arabası yağmurluğu; nefeslenmek için kendinizi dışarıya atmaya engel durumları ortadan kaldırıyor (:

Prag Rialto Köprüsünde bir zeytingöz

Son olarak kışlık bot için beş marka önerim olacak. Bunlar bizzat incelediğim ve tecrübe eden annelerden aldığım tavsiye markalar; Deichmann Elefanten, Süperfit, Geox, Decathlon, Vicco.

Süperfit kar botu, su geçirmiyor, sıcak tutuyor. Çok memnunuz. Bazı modelleri ince ayaklar için uygun, taraklı ayaklar için modeline dikkat etmek gerekiyor.(herşeyi de yazma be kadın :P)
Decathlon
Decathlon ayakkabıların numaraları 24ten başlıyor. Numaraların kalıpları dar ama. Hem ince hem taraklı ayaklara uygun uzun kısa botlar var. ayakkabılar biraz ağır olduğu için bence 4yaş üstü için daha uygun.

Ayakkabı numarası belirleme: Ayakkabı seçiminden sonra numarasını şöyle belirlememiz gerekiyor.

Ayak numarası ölçme aparatıyla ayak ölçüsünü belirliyorsunuz. Fakat parmak ucu ile ayakkabı burnu arasında 1 cm mesafe bulunması gerekiyor. Ayağın ölçümü 25 ise 26 numara ayakkabı almak gerekiyor. Geçmişin bir numara büyük alın ikazı belki oradan geliyordur 👻 Parmakların sıkışmaması, rahat olması için uygun numara çok önemli. Ayakkabı numaraları markalarda farklılık gösterebiliyor tabi.

Ve son (: İncik cincik dikkat ettiğim tüm ayrıntıları tek çatıda topladığım için artık zihnim rahatladı. Gün içinde en az iki saat temiz havanın keyfini sürdüğümüz 2.5 yılı özetleyebildim sanırım (: Çünkü ben miniğimin soğuktan hasta olduğuna hiç şahit olmadım, aksine soğuk havanın ona iyi geldiğine şahit oldum. Yeter ki ekipmanlar kullanışlı olsun. Öyleyse soğuktan korkmayalım, üşümeyelim, soğuk neymiş diyelim hey hey hey.