Senin Gibi | Meav Yayıncılık

arefe günü ellerim kınalanırdı, bazen ipli, bazen bileklerime kadar, bazen yalnız parmak uçlarıma kadar, hatta bazen kireçlenir de kapkara bir renge bürünürdü. çok severdim, kokusunu da rengini de. hele ilk günün rengi beni büyülerdi. bu sebeple ellerimi ilk gün sık sık yıkardım. yıkadıkça kınanın rengi parıl parıl parlardı. lakin kınanın ellerime girip girmeyeceğine köyün uluyan köpekleri karar verirdi, öyle derdi annem. “köpekler ürümeden gözlerinizi yumun hemen, yoksa kınalarınız girmez” derdi, inanırdık. annem söylerdi neticede. hep korkuyla uyanırdım, rüyalarım kabusa dönüşürdü. bunlar duyduğumuz en masum cümlelerdi tabi; karanlıktan aniden çıkacak bir köpeğin varlığı ile korkutulup eve tıkılırdık. köpeğin bizi yiyeceği ile ilgili efsaneler dolaşırdı büyüklerin dilinde. kestirme yoldan sözlerine itimat etmenin en korkunç yolu bu. harmana bakan mavi kapıyı kapatana kadar, köpek yakalardı bi bacağımı, bazen de sivri dişlerini kocaman açmış köpeğin ağzında kafamın olduğu rüyaları sık sık görürdüm ben de.
büyüdüm, bir sokak köpeğine merhametle bakamıyorum, bir kedinin başını sevgiyle okşamak gelmiyor içimden. kalbimde sadece korku biriktirmişim.


oysa cânım çocukların hayvan sevgisi beni heyecanlandırıyor. bu tabiatı birlikte paylaştığımız, dünyanın bir parçası hayvanların da tıpkı senin gibi, benim gibi, bizim gibi bir kalbi var. bu, kitap da öyle narin anlatılmış ki. ilk okumada dahi çok sevmişti zeytingöz. ben de ona sık sık okuyorum ama niyetim kalbimi iyileştirmek. çünkü söz dinlettirmek için köpekle korkutmanın önüne geçen biri de ben olmak istiyorum.